13 Ekim 2015 Salı

Çadır Tatili


Çevremizdeki arkadaşlar çadır tatilini övgüyle anlatırken merak ettik. Ve Tansel'lerden aldığımız ödünç çadır ile test ettik. Akbük'te camping alanında kaldık. Çadır kolay kurulumdu. İçine şişme yataklar şişirilerek yerle temas kesiliyor. Evden hazırladığımız atıştırmalıklarla gün geçiriliyor. Soğuk buz akülu kaplarla da içecekler buz gibi kalıyor. Kamp alanında buzdolapları da var içine gıdalarını koyuyorsun. kamp alanında bir kültür söz konusu. Herkes eğitimli ve kibardı. Yardımlaşma var. Güven var. Cep telefonlarını ortalardaki prizlere takıyorsunuz. Kimse dokunmuyor. Akbük olağanüstü denizi ve ağaçların altındaki konaklama yeri ile harikaydı. Tesis olunca banyo ve tuvalet hizmeti de var. Ulu orta bir doğa içinde kurulan çadır hissi oluyor ilk etapda. Ama hiç de öyle değil.  Akşamında da tüplü mangalda çupralarımzı pişirdik. Yanında da kuzenimin bana Amerika'dan getirdiği Sobieski Votkalarımızı içtik. Yan çatırda da sazlı sözlü müzik ziyafeti. Konservatuvar mezunu genç çift müzik yapıyordu. Onlara eşik ederek eğlendik. Gece şezlonglarda uzanıp yıldızları izledik. Doğanın sesini dinlemek güzeldi. Gece ay ışığında denizi izlemek de ayrı bir keyif. Çadırda uyumak da rahattı. Sıkıntı hissetmedik.
Sabah kahvaltılılarımızı çıkartıp gayet güzel bir masa kurup.. yedik içtik.. Hooop berrak denize..
Seneye çadır alıp bir çok yeri keşfederiz biz... Bayan işten korkmuyorsa, olur bu iş... Ay hijyen demiyorsa bir de.. Bu çadır tatili de keyifli ve ekonomik..05.09.2015


10. Yılımız

10. yılımızı dillere destan kutladık.  Boğazda yemek yemek hep bir ükstü. Ve o lüksü beraber yaşadık. En güzel Ortaköy Mekanında yemeğimizi yiyip. İstanbulun en keyifli yerlerinde güzel zamanlar geçirdik.




Evlilikte 10. yılımızı doldurmanın gururu ve mutluluğunu kutladık bu sene. Ve kendimizi şımartmak istedik. Ve nitekim de şımarttık kendimizi.İstanbul'da Boğazda lüks mekanlarda yemek yedik gece klüplerinde eğlendik..
İstanbul'a uçarak gittik. Levent'de Dedeman Park Otelin en üst katında İstanbul manzaralı odada kaldık. Harikaydı. Kanyon AVM'nin yanı..






İlk kez Japon Restaurantına gittik. Wagamama.. Değişik lezzetler tattık..
Ben kendime Teriyaki Soslu, Soya Filizli, Somonlu Noodle söyledim.. Mükemmel bir lezzetdi. Çubukla yemeyi başaramadım. Çubukların uç kısmına poşet lastiği ile tutturdular verdiler. Çubukları çok rahat kullandık böylece..


Ahmet'de kendine Chicken Katsu Curry söyledi.. Forquerden bakarak menüsünü seçti. Türk damak tadına en uygun olanı olarak.. Gerçekten Japon yemeği yemenin espirisi kaçtı bence.. Sadece pilavlı yemek olduğu için pilavı lapa şeklinde ve tuzsuzdu.. Tavuk göğsünden şinitsel şeklinde idi Ahmetin yemeği. Ama güzeldi elbette.. Farklı bir lezzet değildi sadece...


Bebek tarafına daha önceden hiç gitmemiştim.. Bebek sahiline gittik gezindik ve cafelerinde oturduk.
Ver elini Ortaköy sokakları takıcıları cafeleri ve müthiş bir boğaz manzaraları derken .. Akşam oldu ve otelde hazırlanıp hooopp akşam yemeği için Anjelique'ya gittik. En güzel  boğaz manzarasına sahip bir mekan. Ortaköy Camisi ve köprü birleşik ikili gibi. Akşam yemeklerimizi söyledik.
Başlangıç Tabağı söyledik bir tane.. İçinde barbunya, mercimek köfte,patlıcan ezme, yoğurtlu meze vs. olan bir tabaktı.. Ekmekle banımlıklar filan geldi.
Ben Limonlu tavuk ğöğsü, karemelize soğanlı patates püresi ve ızgara sebze söyledim.. .
Kuzu İncik patlıcan beğendi zahter soslu bir yemek söyledi Ahmet. Sunumu mükemmeldi. Yemeğimizi yedik ve içkilerimizi içtik.. Gecenin ilerleyen saatlerinde mekan gece kulübüne  dönüştü. house müzik eşliğinde Boğaz manzarasında büyüleyici bir ambiyans vardı. Boğazdan tekne ile havai fişekler patlatıldı. Sık sık dilek fenerleri uçuruluyordu yan taraftan.. Çok güzel unutulmaz bir gece yaşadık.  Ahmetle biz.. Para biriktirmiyoruz, Hatıra biriktiriyoruz. Yaşıyoruz.




Ada Vapurunda biz...



Ertesi gün Adalar turuna çıktık.. Kınalıada  Burgazada  Heybeliada ve Büyükada..... Vapur sefası İstanbul'da .. Harikaydı tıpkı  eski Türk Filmlerinde ki satıcılar.. Sebze soyucuyla kavun karpuz soyup şov yapanlar.. Müzisyen anne ve kızlar ve dilenciler.. Vapur tam bir İstanbul filmiydi.Etrafımı izlemek çok keyifliydi. İnsanları ve boğazı izleye izleye gittik.
Büyük Adada balık keyfi...
Adalardan Büyük Ada da indik. Gezindik. Balık yedik orda çok güzeldi balık.




Bisiklet kiraladık Adada gezinmek için ama bisikletler çok sertti gezinmek için ve Adalarda tepelik olduğu için performans istiyordu 25 dakika falan bindik geri verdik bisikletleri.. Fayton turları da çok keyifli gözüküyordu. Ama o Adalardaki fayton turuna çocuklarımla hep beraber bineceğim inşallah.. Ege'de uçağa binmek istiyor. Önümüzde ki yıllarda çocuklarımla oralarda gezinmeyi çok isterim.
Kapalı Çarşı İstanbul
Kapalı çarşıda gezindik.. Bir ara kendimizi İstanbul Üniversitesi'nin Beyazıt Kapısın da bulduk. Tam da Lisans tamamlamaya başvurmuştum. ilk tercihimdi İstanbul Üniversitesi Ahmet'e dedim ki bak bizi Allah buraya çıkarttı.. Ben bu Üniversiteye yerleşirim demiştim... Veee yerleştim İstanbul Üniversitesi Sosyal Hizmetler Bölümüne (:





Ver elini Taksim.. Beyoğlu sokakları.. Taksimdeki Mado'da dondurma ve tek kadayıf yedik.. Ordan ara sokaklardaki küçük barlarda oturduk, bira içtik. Gelen geçen kişileri izledik o akşam. Ahmet bir sinema keyfi mi yapsak bu akşam demişti bana. Bende Burası İstanbul canım. Film sokaklarda.. Sinemaya gerek yok dedim. Gerçekten sokaklar hikaye dolu otur gözlemle.. İlerleyen saaatler de Gezi Parkına gittik. Parkta sivil polisler vardı. İstanbul'da üniformalı polis hiç göremedik ...Malum terör olayları gündemde..

Ertesi sabah da Simit Sarayında çıtır çıtır simitlerle kahvaltı menüsü ile kahvaltımızı yaptık. Oradan Özdilek AVM'den çocuklarımıza hediyeliklerimizi aldık ve dönüş yoluna koyulduk..

Bir İstanbul macerası.. yada 10 yıldan sonra abartılı bir evlilik yıldönümü kutlama tatili de böylece biter.. Hayat devam eder..

10 yılımızı beraber geçirdik. Dile kolay 2 de çocuğumuz var.. Çok şükür ki iyi giden bir evlilik hayatımızla, sağlığımızla, huzurumuzla, güvenimizle, çoluk çocuğumuzla devam eden iyi bir hayatı sürdürmeye devam etmektir, dileğim.































8 Ağustos 2015 Cumartesi

MEGA İTALYA GEZİMİZ



ROMA

12 Haziran 2015 gecesi saat 1 de uçtuk Roma'ya doğru.. İtalya saati ile gece 2 buçukta Roma'daydık. Havaalanında otobüsümüz bekliyordu. Rehberimiz Pemra eşliğinde konaklayacağımız otele gittik. Roma Prenses Otel .. Sabah 10:30 da kahvaltıya inip Saat 11:00 de panoromik Roma gezisi yaptık. Romayı otobüsle gezdikten sonra. Önemli yerleri rehber eşliğinde gezdik.

Roma Collosseo (Arena) Roma forumu.



Vatikan.(San pietro Katedrali)






İsviçreli Vatikan Muhafızı hepsi aynı cüssede ve kilo almaları yasak olan askerler...
Dan Brown'un Melekler ve Şetanlar kitabında İsviçreli askerlerin bol bol mevzusu geçiyordu. Kitabı gitmeden bitiremedim. Gelincede henüz bitirmedim .. Ama az kaldı bitireceğim. Çok keyifli bir kitap.. Zaman ayıramıyorum okumaya...




Vatikanın görünümü




Vatikana giriş kuyruğu arkamız kadar önümüzde de kuruk vardı. San Pietro Kilisesinin üstüne çıkacaktık Roma manzarası için ama kuyrukta bekledik bekledik. Dakikalarca hiç ilerleme olmayınca çıktık kuyruktan.


Vatikanın içinden bir kare



İtalyada sanatın en çok geliştiği heykeller



Fontana di Trevi çeşmesi.. Bizim Türkler Aşk Çesmesi koymuşlar ya ismine... Önünde aşk dolu bir  bakış attık birbirimize. Fontana Trevi bakımdaydı biz gittiğimizede. İtalyanlar tarihi dokuları belirli yıllar arasında düzenli bakıma alırlarmış. Bize göre belirgin bir deformasyon yokken bile. Onlar tüm taş dokunun röntgenlerini çekmişler. Şimdi henüz neresinde deforme var onun  tespiti aşamasındaymış. Bir seferde tüm sorunlar giderilip tekrar tekrar bakıma girmezmiş.Bizim ülkemizde de bu sene şurasını hızla yapalım. Seneye de  3 yada 5 günde şu kısmı yapılır özensiz. İtinayla koruyorlar tarihi dokuyu.






Vittoriano Zafer Anıtı





İspanyol Merdivenleri  (Piazza Di Spagna)




Karşıdaki insanların bulunduğu sokak dünya markalarının olduğu bir sokak Roma'da..


Meydanının bu kadar popüler olmasının nedeni meydanda yer alan şehrin ünlü merdivenleridir. 1723-1726 yılları arasında Francesco De Sanctis tarafından Kral XV. Louis için tasarlanan İspanyol Merdivenleri’nin yapım amacı üst bölümünde yer alan Trinita dei Monti Kilisesi’ne meydandan ulaşım sağlamaktır.
İspanyol Merdivenleri’nin alt kısmına Roma’nın ünlü çeşmelerinden olan kayık şeklindeki Fontana della Barcaccia yer alır. Şehrin en ünlü alışveriş caddesi olan Via Condottide merdivenlerin hemen karşısında yer almaktadır.

Roma şehri tamamen bir tarih yüzyıllar öncesine götürüyor insanı.. Dar sokakları 1000 yıllık 500 yıllık evlerin içinde hala yaşam var.Kepenkleri kapalı yaşasa da İtalyan insanı.. Hayat dışarıya camlardaki çiçekleri ile ile yansıyor.. Kısık kör lamba ışıklarıyla da yaşandığını belli ediyor.

Roma gezimizde gruptan genç bir aile ile tanıştık.. Ufuk & Serkan.. Akşam için Roma gecesi için beraber çıkarız diye kararlaştırdık.. İlerleyen saatlerde onlar bizi Muğla'dan katılan başka bir çiftle tanıştırdı.. Güliz & Ulaş çifti. Tatilimizi hep beraber keyifli  ve eğlenceli geçirdik.Yeni ülke tanırken yeni insanlarla tanışmak da güzeldi.

2gün Napoli & Pompei gezisi vardı. Aslında ben Pompei'yi görmeyi çok istiyordum. Belgeselini ve filmini izlemiştim. Etkileyici idi. Her ne kadar Napoli turuna katılmak istesem de. Roma gibi güzel bir şehirde 1 gün gezinmek yetmeyecek gibi geldi bize.. Gitmek yada kalmak arasında epeyce kararsızlık yaşasak da.. sonunda Romayı 2 gün boyunca yaşamaya karar verdik ve kaldık..





Piazza Navona: Meydanlara doyacağınız Roma gezisinin en renkli alanı. Etrafta koşuşturan çocuklar, sokak gösterileri, müzisyenleri ile hep canlıdır. Çevresinde de bolca cafe-restoran bulunmaktadır. Sürpriz yaşamamak için fiyatlara önceden dikkat etmek gerekir.Navona  en beğendiğim meydanlardan biri oldu.



Roma da iki gece boyunca Piazza della Rotonda meydanında takılmayı tercih ettik. Pantheon Tanrıların Tapınağının önünde... Önümüzde 2000 yıllık bir yapı duruyordu. ve biz ona bakarak sohbet edip bir şeyler yemeyi ve içmeyi sevdik. Ortamın ambiyansı harikaydı. sokak müzisyenleri, satıcılar, gösteri yapanlar ve bir çok insan.. Çok renkli bir meydandı.. O meydan da Sofia Loren in de evi varmış.. Rehber demişti ki: Paran yetmez bu meydandan ev almaya...... Yani ben hep deniz manzaralı bir ev hayal ederim... ama Pantheon manzaralı bir evde oturmak ulaşılmazmış meğer.. benim açımdan tabi... Çok güzeldi.. M.Ö 50 yılında yapılmış bir tapınak.. M.S.120 de yangından sonra yeniden yapılmış... harika bir mimarlık eseri.. ama o tarihi dokusunun verdiği hazzı ancak görerek hissedebiliriz.. Biz doyasıya yaşadık. Yıllarca yaşamın devam ettiği  önemli bir eserin önünde iki gecemizi keyifle geçirdik.


                                                  Jolly Tour gezi grubumuzla....




Pantheon da iki gün üst üste rast geldiğimiz sokak sanatçısı .. ban ona nacizane Çirkin Rockcı adını takdım. Ama sesi harikaydı. Çok keyifle dinledim. Çok zayıf ağzı bakımsız bir adamdı.. Ama ses çok güçlü..






Bu resmi de garson kız çekmişti. Bir ara biz kızlarla sokaklarda gezinirken. garson kız muhabbeti koyulaştırmış bizim beylerle... vay vay....(:       Espirisine tabi.....


Roma'da il İtalyan lezzetlerini yediğimizde bayıldık.. Açılışı bir makarna çeşidi ile yaptık.. Ortaya bir tavuk göğsü ızgara söyledik.. Ahmet'le nefis nefis yedik. Birde karşımızda canlı müzik yapan bir sokak müzisyenleri vardı.. Makarnaları yedik.. Tavuklar gelmedi. Bizde dedik ki .. Bunlar siparişi anlamadı.. geçikti. Eee yemekden sonra sigaramızı da içtik.. Hesabı ödedik. 25 euro biraz fazla almışlardı. Mekanlarda oturma parası alınıyor ya.. Bizden oturma parasını fazla aldılar canlı müzik falan da etkiledi sandık. İlerledik sokaklarda biri bana dokundu. Bir baktım garson.. Bir geldim. not peoople .. insan yok.. gitmişsiniz diyor. Tavuklarınız gelecekti diyor.. Eeeee gelecekti ama anlamadınız sandık.. Bu kadar geç olur mu.. Neyse paket yaptırdık. Attık çantaya akşam üstü elimize alıp arkadaşlarla atıştırdık. Dil sorunu azıcık hissedilse de . Hiç sıkıntı çekmedik. Her türlü anlaştık. pazarlıklar ettik.. 

İlk aldığımız şey Roma Forumunda selfie çubuğu... Ay ne eğlenceli bir çubuk o...Çok güzel resimler çekiliyordu onunla. 10 euro dediler.. Pazarlık ettim 8 euroya aldım.. haa haa... Evet eğlenceli resme bir örnek alt kısımda... (:


ROMA ROMA ROMA   NE KADAR TARİHSİN SEN

ROMA ROMA ROMA NE KADAR SANAT ESERİSİN SEN

ROMA ROMA ROMA NE KADAR KORUNMUSSUN SEN

ROMA ROMA ROMA NE KADAR DİNDARSIN SEN

ROMA ROMA ROMA NE KADAR KATOLİKSİN SEN

ROMA ROMA ROMA NE KADAR  KÜLTÜRSÜN SEN...




Tiber Nehrinin gece yansıması.. Nehrin kıyısı inanılmaz kalabalıktı.Her yer cafe ve insanlarla dolu dolu. Tiber neherinin kıyısında oturduk. Zorla bir masa bulduk. Romada Tiber nehrinin kıyıları gece 12 ve insanlar dolu.. Her yer cıvıl cıvıldı. Bir meydanında açık hava eğlencesi vardı. İtalyan gençleri ellerinde içecekleri meydanda kendi müzikleri ile dans ediyorlardı. Kalabalığın içine girip dans etmeyi çok istedim içimden ama çok yorgundum.. Sadece seyrettik. Piyanist şantör edasında bir erkek müzisyen ve eğlenen İtalyan gençleri..

İtalyanlarda disco tarzı eğlence amerikan kültürü olduğu için pek tercih edilmezmiş.. İtalyanlar çok milliyetçi. Kendi kültürlerini lezzetlerini mimarilerini eserlerini korumuşlar. Bizde milliyetçilik duygusunun ne kadar yetersiz olduğunu anladım.. Kültürümüzü yozlaştırmışız. Ben mesela discolara bayılırım. Türkü barlara pek haz etmem.
Bundan böyle Sebastian Türkü barlar favorim... (: Bir kaç eğlence mekanı gördüm mesela gençler ellerinde içecekleri.. Bahçesinde önünde ayaktalar ve sohbet ediyorlardı. Müzik çalıyor yerlerinde sallanıyorlar.

Romada hayat farklı..

Yemekleri pizzaları çok lezzetliydi gerçekten. Ve bu insanlarda obes göze çarpmıyordu. Makarna ve  pizza yiyorlar. Çocuklarını fast foodu yasaklamışlar. Fast food onlara göre daha zararlı. Her ne kadar bize de pizza ve makarna unlu gıdalar olsa da; sebzeyle destekleyip ve de porsiyon ayarlaması yapınca hiç de kilo olarak kalmamış onlarda. Kilo almıyorlar. Tabi kahvaltı bizimki gibi değil . Sabah kalvaltısının da  Fransızlar gibi bir kruvasan bir kahve reçel ya da çikolata...  Kesinlikle yeteri kadar yiyip saatlerine dikkat ediyorlar.  Ama pizzalar enginardan tutun kabağına balıklısına.. Her türlü pizza yapıyorlar. Makarna çeşitleri de öyle. Sebzeler grill az yağlı ve az pişmiş sebze.. Yediğim her yiyeceği beğendim.. Pancarlı makarnadan tutun da somonlu lazanyaya kadar..

Roma da kaldığımız otelde banyoda alafranga tuvalete benzer bir klozet gibi bir şey daha vardı.. Şimdi bu Avrupa tuvaletlerinde biliyorum taharet suyu yok.. Ayak yıkama yeri yapmışlar dedim..Ama yinede çok da lüzumlu bulmadım. Rehberimiz Pemra'ya sordum. Oda bir kahkaha attı. Bu otele çok Türk grup geldiği için otel Türk müşterilerin memnuniyeti için masraf etmiş bir taharetlenme klozeti koydurmuş meğer otel.. Çok komikti... Enteresandı..
Bazi tesislerde lavabolar ayakla yerde pedallı. Pedalı basıyorsun su akıyor. İlk seferinde musluğa oldukça el salladım. Kafasına vurdum. Allahım bu su nasıl akacak acaba derken yerdeki pedalı fark ettim.. Ha haaa hha




Roma meydanlar ibaret dedi Bizim Pemra.. Evet bir çok yerde meydanlar var. Ve bu meydan da çok keyifliydi. Adını unuttum iyi mi..:(  Bir daha ki yurt dışı gezimde elime not defterimi alıp isimleri ve gezdiğim yerleri sırasıyla not alacağım. 7 gün boyunca sürekli gezince ve bir günde 3 yada 4 şehre gidince, tarihi doku da çok farklı bir çizgide değilse kafa karışıyor. Hızlı yaşıyoruz çünkü gezilerde. Ve bu meydanın başlangıç noktasında polise sorduk. Meydanda bira içmek yasak mı ? şaşırdılar bu soruya .. hayır dediler. Ne bilelim şimdi umuma açık bir meydanda parkta bira içmek bizde sıkıntı oluşturabiliyor ya.. Tutuklanmayalım bir de... (: İç güdüsü ile Onaylı bir şekilde yayıldık meydana.. Cipsler biralar... yayıldık yere.. Çok keyifliydi. Başka bir turist de bizim rahatlığımıza bayıldı. ve bizden izin alıp bizim resmimizi çekti.

                       
                                                       Meydan keyfimiz


                       
                            Roma da bir tarihi  kalıntı manzarası ve her yer tarih tarih...


15 Haziran 2015 FLORANSA
Sabah kahvaltısından sonra sabah 8 de hareket Floransa'ya...  Floransa da harika bir şehirdi. tamamen tarih, sanat, kültür, mimari, müze, kule, katedral ve Michelango kokan bir şehir..Mitoloji gibi.. Hikayeler var. Mesajlar var şehirde.. Korunma saldırı, tedbir bilim fikir var hissediliyor. Güzellikler içinde yaşamış insanlar hep oralarda.. Altın kapılar falan.. İşlemeli kabartma sanatlı.. 25 yılını vermiş biri o muhteşem eseri yapmak için. Yani sabır var. Emek var. Özen var Floransa'da..Planlı  ileri görüşlü yaşanmışlık var. Güzeldi verdiği his.. 


Michelangelonun ünlü Davut heykelini gördük. Tümü bir ucuz mermerden yapılmış. O kalitesiz mermeri bu derece işlemek imkansızmış oysa.. Michelangelo başarmış. Yapılan her heykel bir mesaj vermek içinmiş. Tabi eskiden medya gazete internet olmadığı için. Güç otoriteleri heykeller ve resimler yaptırmışlar katedrallerine meydanlarına.. Gücü korkuyu yada zenginliklerini öyle dile getirmişler.

 Medici Ailesi Floransa'ya damgasını vurmuş Zengin ve nüfuslu aile.. Kendilerini korunaklı bir ev yapıp iş yerine gidip gelmek için gizli geçit bir yol yaptırmışlar.. Köprü yapılıyor üzerine de iş yerleri dükkanlar.. Dükkanların üzerinde de ev ile iş yerlerine gidip gelecekleri gizli yol.. İtalya'da gizli geçitler epeyce yapılmış. Vatikan'da da vardı gizli geçitler.. Gizemi arttırıyor.

Katedralin çan kulesine çıktım. 414 basamak.. dar merdivenlerden.. Loş bir aydınlatma.. İlk başlangıçta dar alan sıkıntısı hissettim. Heyecanlandım. Kalbim hızlı hızlı atınca biraz enerjim düştü ama.. Çıktım kuleye.. Manzarası harikaydı. Tarihe yukarıdan bakıyordum.

Floransa'da yağmur yağdı. Bu sürede bir cafe de oturarak kahve içip Tiramisu yedik. Ama tiramisu hiç Türkiyedekilerle benzeşmiyordu. farklı daha yumuşak ve kremamsı bir tatlıydı. Güzeldi.





                              

Floransada öğle yemeğinde kırmızı et biftek.. İtalyan kırmızı şarabı... Ve taş fırında pizzalarımızı söyledik. ne kadar yumuşak ve lezzetli bir etti. Kemikli kocaman bir et olmasına rağmen çok lezzetliydi. Rahat rahat yedik.Taş fırın pizzaları da çok ince ve inanılmaz lezzetliydi.



Davud Heykelinin olduğu Uffizi sarayının meydanı. Floransa



PİSA

Pisa şehri küçük sesiz ve sakin bir şehirdi. Dünyaca ünlü Pisa kulesi ve katedralini gördük. Miracoli meydanında gezip küçük hediyelik eşyalar aldık. Buradan pinokyo tahta oyuncaklar aldım çocuklara .. Küçük bir Pisa Kulesi aldım kendime de..  Bol bol resim çekildik. Dünyaca ünlü bu eğik kuleyi kaldırma resimleri.. Çok eğlenceli idi. Bunca zamandır resimlerini görüp şimdi orda olmak harika.... Pisadan sonra otelimiz Montecatini de küçük bir butik oteldi. Oteli bulmak biraz zaman aldı rehber için ama biz hiç gerilmedik. Her anın tadını çıkardık...Oteldeki tek balkonlu oda bizimdi. Pemra'nın tavsiye ettiği bir restaurantta akşam yemeğimi yedik şaraplar içtik. Nefisti..
 Sabah kalktığımızda oteli işleten bayan yaşlı biriydi. Israrla benim çayımı doldurmak istiyordu. Bayan garson ona diyor ki: Bırakın kendi alır onların. Oda ısrarla sen git ben dolduracam .. Bütün bunları beden dilinden anladım.. Çok komikti. otelin sahibi bayan bütün herkese bulaşıyordu..  Arkadaşım içtiği çayın fincanı kahvaltıdan sonra temiz fincanla yenilemek istemiş . Hanımefendi izin vermemiş . Ama arkadaşım ısrarla almış temiz fincanı. İtalyanlar gereksiz işten kaçtıkları için 2. fincana ne gerek var felsefesine çok uymaktalar. 



Bu resmi çekebildiğime çok çok mutluyum. Çünki dünya klasiği olmuş bir poz.



Haydi Ahmetciğim Pisa'yı düzeltebilirsin.















Ek turlardan olan San Gimione, Siena ve Lucca turuna katıldık..




SİENA




Sienanın evlerinin dokusuna bakınız ne kadar büyüleci...

 2 saat süren bir yolculukla güzel Toscana bölgesini izleyerek Siena'ya vardık. Siena X1. yüzyıldan kalma yaşayan tarihi bir şehir. Burada ki kızıl ve kahverengi tonlarındaki o tarihi evlerde oturanlar 7 göbek Sienalılarmış. İtalyanın başka bölgesinden biri gelip parasıyla ev alamazmış. Milliyetçilikten öte bölgecilik de çok fazla buralarda. Şehir araba trafiğine kapalı. Ortaçağ'ı temsil ediyor. Hiç bir dokusu bozulmamış.. Dar sokakları.. Evlerin dış cephelerinde at bağlama halkaları.. Bir ara o dar sokaklarda atlarla ilerlerken ki nal seslerini hayal ettim.. Ben evin içindeyim.. falan filan.. Hihhiii.. (: Güzel bir yer.. Tarih her yerde..Bu Siena şehrinde Piazza Del Campo eski Roma Forumu... Palio at yarışları burada olurmuş. Ve bu meydana bakan evlerin balkonları yüksek paralarla kiralanırmış.. Evler metre kare olarak çok küçük olsa da 55 metrekare gibi.... Evlerin fiyatları metrekaresi 1000 euro civarındaymış. 1000 yıllık evler..Yaşayan bir tarihin içinde yaşamak onu uzun süre hisstmek isterdim. Bize sadece görmek kısmet oldu. Mutluyum gerçekten görebildiğim için Siena'yı. Geçmişe dair yaşamın olayların kafamda  canlanmasını daha iyi sağlıyor.

 Fiat marka arabanın Palio modeli bu atlardan almış adını..

 Burada bir süre rehber gezdirip tarihi anlatıp sonra bizi serbest bırakıyor ve kendimiz geziyoruz. Bu birbirine çok benzeyen sokaklarda bir ara Güliz'le yolları karıştırdık ve bulamadıkbir süre gitmek istediğimiz ev yapımı makarna satan amcanın dükkanına..Pemra ile telefon trafiği falan. Neyse sonunda buluştuk eşlerimiz ve grubumuzla.. Kısa bir adrenalin de yaşadık yani.. Siena'dan kendime bir şal aldım.. Ev yapımı makarna ve ünlü Chianti Classico şaraplarından aldık. Bir şişesi Türkiye'de 180 tl miş.. Biz 15 euro gibi bir fiyata aldık. Üstünde horoz resmi olandan. 














Siena de yediğim pizzalar ne kadar lezzetliydi. Enginarlı pizzaya bayıldım.









SAN GİMİONE 

 13 KULELİ ŞEHİR.. Otobüsten indikten sonra bu şehre girmeden hemen kuleler gözüküyor.. Bu şehirde bir zamanlar veba salgını olmuş . Şifa dağıtan rahibelerine özel bir kilise yapılmış ve adını vermişler. Sienaya benzeyen bir dokusu vardı. Aynı dar sokaklar ve 1000 yıllık evler.. Toscana bölgesinin en güzel dağ kasabalarından biriymiş.Burada yemek yedik ve sokaklarında gezdik..Yemekte 3 çeşit makarna tercih ettim. Makarna çeşitlerinden biri fesleğen sosluydu. Fesleğen tadı İtalyan baharatı olarak dimağıma yer etti.Bu şehir merkezden başlayıp halka şeklinde dışa doğru büyüyüp gelişmiş.
Daracık tarihi sokaklar ve yaşanan evler benim solumda kalan kapıdan yaşam sesleri geliyordu. Cıvıl cıvıl bir ailenin çoluk çocuk sesi...Bu yıllanmış  evlerde hayat devam ediyor. Evlerin içerisi nasıldı acaba çok merak ettim..



San Gimione meydanındaki bir 1000 yıllık ev.







Hediyelik Eşyaların olduğu küçük esnaf çarşılarının dükkan önleri mükemmel......



 LUCCA

 Rönesans zamanından kalma surlar çevriliydi tarihi şehrin etrafında. Lucca büyük bir şehir havasındaydı diğer Ortacağ şehirlerine göre. O surların üzerinde yol vardı. İnsanları koşuyor.  Bir genç anne koşmasına yardımcı olacak kocaman tekerlekli bebek arabasına bebeğini koymuş, onunla koşuyordu. Bisiklet biniyorlardı bu tarihi surların üzerinde.. Bu şehirde çok fazla bisikletli bayan İtalyan vardı. Şık giyimli.. Modern ve bisikletli kadınlara bayıldım. resimlerini çekmek istedim ama izin almadan çekemedim. 

Vee buradan otelimize döndük Montecatıni'ye.. Burasıda sıcak güzel bir ilçeydi.. Ve güzel bir sofra kurduk arkadaşlarla restoranda.. Etler makarnalar şaraplar mezeler meyveler.. Lezizdi. Uzun uzun oturduk.. Burada türk çayıda vardı bildiğimiz klasik çay tabaklarında.. Yalnız yemeğin üstüne içtiğimiz kahveye 5 euro çaya 2 euro ödeyince azıcık gücümüze gitti. Çünkü bizde onlar ücretsiz ikram edilir yemeğin üstüne.. Bayan garsona bizimkiler bu durumu dile getirince kızda zekice cevap verdi. Ben Türkiye'ye geldiğimde siz de yemeğin üstüne bana esperesso ısmarlayacakmısınız ?dedi.. İyi cevaptı güldük.




PORTOFİNO


Portofino çok güzel bir doğası olan yeşili bol.. Güzel tarihi evler ve limanı olan küçük bir yerleşim yeri.Tekne ile Portofino'ya gittik. Karayolu var iken deniz yoluyla Portofinoya ulaşmanın keyfi başkaydı. Denizden manzarasını izleyerek.. Şirin yeşil az evi olan etrafı tepelerle çevrili bir yerleşim yeri.. Cafelerinde oturup bira içtik. Biranın yanında zeytin ve cips ikram ediyorlardı. Türkiye'de olsaydı böyle bir yer hemen her yeri otel olur. Yazlık ev yapılırdı.. Burada doğa bozulmamış..

https://www.youtube.com/watch?v=b2r64-Z9Q1w  Bu linkte Portofino şarkısı var.. Tıpkı şarkıdaki gibi huzur ve aşk hissettiriyor.








Buradanda kendime bir Portofino manzaralı fırın eldiveni ve bir bileklik aldım..



Portofino hediyelik eşyalar dükkanından bir kare....



Portofino'da bir mezarlık..

CENOVA

Cenova büyük bir şehir havasında. Liman şehri olduğu için kozmopolitmiş. Burada deniz ürünleri çok popülerdi. Kalamar yiyecektik en ünlü mekanında malesef grubun arkasında kalınca kalamar bize kalmamış.. Ben gümüş balığı yedim . Ahmetde palamuta benzer balık yedi. Harikaydı her ikisi de.. Ama hayatımızda yediğimiz en hızlı balıktı. Otobüsün hareket saatine yetişmek için.. Cenova güzeldi.





 Cenova Duomosu ve meydanı




Cenova Liman Kenti... Çok kalabalıktı liman hareketli....







Cristof Colombun evini ziyaret ettik.
Buradan da kendime bir küçüçük gemi maketi aldım. 




MİLANO

Milano dünyanın moda başkentindeyiz.. Vaavvvv insan bir başka heyacan hissediyor.  Duomo'su gotik tarzda büyüleci idi. İçini gezdik. Harikaydı elbette.. Her yer resim renkli cam sanatı ve heykel.. İnsanın kiliselerde hiç canı sıkılmaz göz gezdirecek çok ayrıntı var. Her yeri ayrı bir değer.. Malum güzel bir şehir olmadığı ve tarihi yerleri İtalya’nın diğer şehirlere göre az olduğu için,  Milano’da tavsiyeler sosyal hayat ve alışveriş üzerine yoğunlaşıyor.
Milano'nun La Scala meydanı çok büyük, çok renkli çok hareketli. Tabiki dünya markaları vardı inanılmaz fiyatlara.. .Milano malumunuz, futbol takımları (AC Milan ve Inter Milan) ve moda haftasıyla, dolayısıyla moda sektörüyle ünlü. Valentino, Gucci, Versace, Prada, Armani ve Dolce & Gabbana gibi lüks İtalyan markalarının hepsinin merkezi Milano’da bulunuyor. Emprime bir etek 4100 euro idi bir markada..  Burbery. Lois Vuitton Dolce Gabbana vs. vs.. pahalı vitrinlere bakmak açıkcası bana keyif vermedi.... O caddeyi biraz dolaştıktan sonra.. Hoooppp Zara'ya gittim ve bizim tur ekibinin çoğunluğu orada.. H&M e gittim oradan da sırf Milano'dan aldım demek için kızıma ve kendime kıyafetler aldım. Nilsu'nun kısa şort kotu ve tşörtü harika. Kendimede lacivert ip askılı bir bluz aldım. 
Milano da topuğunla basıp dönülen bir nokta vardı. Orada basıp dönersem bir daha gelirmişim.. Batıl inançlarım olmadığı için topuğumla dönmeye istek gelmedi içimden... Bu tür şeylere inanmam..Kısmet tamamen oraya gidip gitmemek benim tercihimde, bütçemde..


Milano'nun gotik tarzdaki duomosu..



Milano duomosunun içinin muhteşemliği 





     COMO
  1. Como Gölü, İtalya'nın kuzeyinde Lombardiya bölgesinde bulunan buzul kökenli bir göldür. Como Gölü 146 km² yüzölçümü ile İtalya'nın en büyük üçüncü gölüdür.
Como'ya döndük. Just Hotel Padova'da kaldık .. Güzel bir oteldi ve kahvaltısı inanılmaz zengindi.Güzel bir kahvaltının ardından Como gölüne gittik. Göl kenarında resimler çekilip sokaklarında gezdik. Alışveriş yaptık. İtalaya'nın her yerinde tarihi doku var. Yıkmamışlar. Yenisini yapmamışlar. Yada tutup alışveriş merkezleri yapmamışlar. Hep küçük işletmeler esnaf var. Como çok keyifli etrafı dağlarla çevrili harika yeşili olan. İsviçre sınırında bir şehirdi. Rehberimiz arabada Como'nun İsviçre'ye yarım saat olduğunu söyleyince bizde .. Pemra bizi İsviçre'ye götür dedik. Oda oylamaya sundu ve herkes kabul etti. Şehrin ayak bastı parasını ve otobüsün yakacağı ekstra yakıt parasını aramızda topladık. Kişi başı 10 euro... (: ve İşviçreye geçtik. İsviçreye adım attık..




LUGANO   


Güney İsviçre'de Italya sınırına yakinda, Lugano Gölü kıyısında şehir. İsviçre'de tamamında İtalyanca  konuşulan tek kanton olan Ticino'dadır.
Turistik bir şehir. Lugano gölünün kenarındaki parkta gezdik. Burada Mc donald's yedik.. Parkı o kadar güzeldi.. şehrin içini gezemedik biz. Diğer arkadaşlar parktan ayrılıp gezmişler. Ama İsviçre çoookkk temizdi. Sokakları çok temizdi. Yerlerde hiç bir tane çöp yoktu. İtalya sokakları yerlerde her türlü çöpü görmek mümkün. İsviçrenin sokak çöp kutularının hepsi poşetli tertemizdi. Sınırı geçince mimari daha modern bir yapıya döndü. İsviçre'de hemen girişte  AVM'ler göze çarptı. Ve  şehrin en merkezi yerinde Mc Donald's vardi. İtalya milliyetci olduğu için en merkezi yerlerinde kendi kültürünün yemeği pizza ve makarnaları vardı. İtalyanlar kültürünü etkileşime hiç sokmamış.İsviçre Alp dağlarını gördük.. Heidi dağların mutlu kızı geldi aklıma çocukluğumdan..İsviçrede hamburger yiyeceğiz diye uğrasırken zaman kaybettik ve alışveriş yapamadık ve lugano gölünü seyrettık. Bol bol resimler çektik. Ama sonuç itibarı ile İsviçreye ayak bastım. Şehre vergi  bile verdik yani..İsviçre'ye gelmişim Facebook üzerinden yer bildirimi yapmak istedim. İsviçre Lugano. Ahmete dedim yapıcam ben. Ve veri anahtarını açtım. Hemen İsviçre Lugano yer bildirimi Ahmet DEMİRAL ile birlikte. birde Ahmetin bir Lugano göl manzaralı bir resmini koydum. Rahatladım.. (: Bir daha ne zaman gelebilirim İsviçre'ye. tarihe not düştüm facebook üzerinden.. Neyse aradan bir buçuk ay geçti evdeyim. Bir fatura geldi bana 243 tl. oysa ki ben yurtdışı paket almıştım giderken. 30 dakika konuşma paketi. Ama internetim yoktu tabi. Mesajı görünce bu bildirimin bana pahalıya mal olduğunu düşündüm. Avea müşteri hizmetlerini aradım.Ayrıntıyı sorgulamak üzere. Ben İtalya'da 66 dakika telefonla arama yapmışım. Yuh ya gezmemiş konuşmuşum sanki. Bana bu veri anahtarını açıp bir bildirim yapmak toplam 8 liraya mal olmuş. Korkunç rakam konuşmaktan gelmiş. Sms atmıştım paket dışı.Ahmet'e de 170 tl fatura geldi. tatil bittikten sonra o tatilin bedelini ödüyor olmak zor. o esnada harcarken sıkıntı olmuyor aslında. İletişim ve internet vazgeçilmezlerim arasında.
Neyseeeee problem değil elbette.

Çok güzeldi...Otobüse bindik .. ve rehberimiz anlatıları eşliğinde rotamıza  koyulduk..


İSVİÇRE'DE AŞK BAŞKADIR.


Lugano göl manzarası
                                       






GARDA & SİRMİONE







İtalya'nın en büyük gölü olan Garda (Lago di Garda) 370 km 2 yüzölçümüne sahip. Yer yer derinliği 345 metreye kadar ulaşıyormuş. Etrafında pek çok irili ufaklı kasabayı barındıran Garda gölünün tamamını gezmek imkansız bizim için. Süremiz azdı tabi.
Dünya zenginlerinin evlerinin olduğu bir şehirdi. Armani markasının sahibinin yaşadığı evi gördük.. GARDA gölü etrafında. Çok büyük bir göl. İç deniz gibi. Gölün tamamının kıyısı 12 parça yerleşim yerinden oluşuyor. Bir zengin sitesi vardı. ve haliç gibi uzanan gölün kenarı site evleri ve önünde tekneleri vardı. Burası harika bir yer. Modern yaşam, tarih, doğa  iç içe.Sokak araları harikaydı.. Modern yerleşim yerleri vardı yeni yapılar. Burada yine değişik pizzalarını yedik. Ülkenin bu kısmındaki pizza ile Toscana pizzaları arasında çok fark var. Buradakiler Türkiyedeki kadar değil ama biraz daha kalın hamurlu idi. Harikaydı yemekleri yine. Sokakları.. Begonvilli evleri çarşıları butik işletmeler. Yaşanılası bir yerdi. Restaurantlarında oturup yedik içtik. Sokaklarında gezindik.. Bir salaş bluz aldım kendime Daha ne olsun......
Son gece konaklamamızı da  4* Radısson Blu Padova da yaptık. Büyük lüks bir oteldi. Sakindi ama. Havuzu vardı termal ılık su ile dolu. Giremedik ama. Kenarında oturup içeceklerimizi içtik. İzmirden gümrükden çıkarken Baiyles almıştık onu içtik arkadaşlarla. Bayıldım baiyles ne kadar güzel bir içkiymiş meğer. Dönüşte Ahmet iki büyük şişe aldı.  likör tabanlı bir İrlanda viskisi ve kremasıdır. Otelin kahvaltısı en düşük seviyede idi. Ne kadar lüks olduğu ile alakası yoktu.Kahvaltı kültürleri ve öyle bir hizmet kültürleri yoktu. Yemek salonunda iki yaşlı İtalyan garson yetişmeye çalışıyordu. Masaları boşaltmaya yetişemiyorlar .. Bırakın servis yapmayı..Ama hiç dert etmedim ben bunları .. Sadece gözlemlerimi paylaşıyorum. Tatilin tamamen tadını çıkardım. olumlu yönlerine baktım.Sadece bizim otelcilik anlayışımızla alakaları yok onu belirtmek isterim buradan.








VERONA


Castello meydanında kale ve çevrenin bolca fotoğrafını çektik. Verona,Ünlü İngiliz edebiyatçı Shakespeare'in Romeo ve Juliet adlı eserinin geçtiği mekanlara ev sahipliği yapar. - Romeo ve Juliet'in şehri olarak da bilinir. Bu hikaye, ölümsüz bir aşkın öyküsüdür. Julietin yaşadığı eve gittik. Orada tek göğsü açıkta Juliet'in heykeli vardı. Tekrar Verona'ya gelmek isteyenler onun tek göğsünü tutma eyleminde buluyorlar. Ben tutmadım.  Kültürel, mimari ve tarihi eserleri ve UNESCO Dünya Mirasları listesine dahil edilmiş. En meşhuru ise açık havada opera ve tiyatro sahnelenmesi için kullanılan Arena adlı Romalılardan kalma amfi tiyatrodur. Verona'nın bir diğer özelliği ise Konya ile kardeş şehir olması.


Verona Arenası dünyanın üçüncü büyük amfitiyatrosu...MS 30 yılında inşa edilmiştir. 30.000 kişi kapasiteli bu yapının yapılış amacı tiyatro oyunları sergilemekmiş ve ilk yapıldığında şehrin duvarlarının dışında kalıyormuş. 




     Verona



Verona...



En son kaldığımız otelin odadn manzarası Como gölüne yakın bir konumdaki Radisson Blue Resort





VENEDİK

Venedik su şehri.. Kısaca böyle tanımlayalım. Allahım şükürler olsun ki dünyanın en ünlü şehirlerinden birini gördük. Ve bir gün boyunca zaman geçirdik. Gondollo sokaklarında gezdik. Venediğin meydanında kahvemizi içtik. Beyler değişik aperol  içtiler. Vee acı portakal özünden elde edilen nar renkli bir likör. prodotto in italia! Bir cafede canlı müzik vardı. orada kişi başı 10 euro canlı müzik parası alıyorlarmış. Bizde yan cafeye oturduk. Hoş müzik oradan da gayet net izlenip dinleniyordu.

italyanların bunu her türlü içkinin içine kattığı, grenadine misali kullandıkları bilinmektedir. En çok sprizz ila fizz biçimde; yani sodanın, gazozun içine kattıkları görülmüştür. Kokusu son derece güzeldir ancak tadı insana ilaçsı gelecek denli acıdır. Sek içilmesi bundan dolayı mümkün değildir. Alkol oranı yuzde 11'dir.

Venediğin dar sokaklarında epeyce dolaştık. Alışveriş hediyelerimizi tamamladık. Venedik maskeleri aldım küçük küçük magnets şeklinde. Kendime ve eltime cam işciliği ile yapılmış mine taşından saat aldım. Kenarları minik minik çiçeklerle bezenmiş. Kendime de bir yarım maske birde zilli büyük maske aldım hatıra.. Çok dolaştım alabilmek için. Sabah 10 itibariyle Venedik'de olsakta elimde tüm gün dolaştırmamak için almamıştım maskemi. Akşama doğru alırım dedim. Fakat bir anda akşam 20:00 de dükkanlar kapandı ve alışveriş yapacak yer kalmamaya başladı. Telaş içinde bir oraya bir buraya gittik geldik Ahmetle.. (: Son anında biraz yağmur da çiselemişti. Ahh ne güzeldi Venedik. Şu an gülümsüyorum yazarken..Hafızamda tatlı bir anısın sen  Venedik.
Denizin sığ kesimlerinin belirlenmesi için Venedik denizinin bir çok yeri kazıkla dolu idi. Deniz ulaşımında, kazıklar sular yükseldikçe  yada sular azaldıkça suyun bulunduğu seviyeyi belirlemeye yarıyormuş. Savaşlarda kazıklar sökülmüş ve başka ülkelerin deniz donanmaları karaya oturmuş denizin sığ oluğu noktalarda. Yoksa Venedik'i kaybetmek üzerelermiş İtalyanlar. Rehber anlatırken kulağımda kaldı. Bütün  yol boyunca rehber anlattı ama tamamını dinleyemiyorsun. Dikkat dağılıyor. Konuşuyorsun falan. Ama güzel bilgiler paylaşıyorlar bizlerle.





VENEDİK


Venediğin suyun içinden çıkan binaları su ile nasılda iç içe


Venedik Romantizmi.....


Venedik meydanına giden yolda...




Vendedik sokaklarında





Venedikte arkadaşlarımızla gondol keyfi. Ahmet gondolun ucunda olduğu için resimde gözükemedi. Resmi Ahmet çekti.


Bu resim Venedik'te bir kilisenin dış duvarında yer alıyor. Venediklilerin Osmanlıya verdiği vergiyi anlatıyor. Vergi vermekten memnun olmayan Venedikliler verginin itici olması için kötü koku bulaştırmışlar. Osmanlıya Vergi vermenin rahatsızlığını resmetmişler. Bu bir gerçek.. Osmanlı gücünü yitirip yok olmuş ama Venedik baki kalmış. Gücümüzü hükümranlığımızı kaybetmiş olmamız ne acı. Venediki bir kaç kez kuşatmışız ama alamamışız.

Venedik



Venedikte  gondol keyfi... Ayrı bir hazı.. Aslında siyah gondollar eskiden cenaze taşımak içinmiş. Şimdi de keyifden ölüyorsun üstünde....  (:



(venedikte santa margherita )Venedik Meydanında

venedik'in meşhur aperatif içkisi. genellikle içmeye başlamadan önce alınır. içeriği; aperol, beyaz şarap,

Venedik Maskeleri... Muhteşem....



Murano Adası 

10yy. da cam işciliğine başlamış bir ada. Venedikden gidiliyor . 1 saat sürdü tekne ile. Giderken manzara harika. Venediki izleyerek gidiyoruz. Bir yandan rehber anlatıyor tarihini, gelişimini  vs. tavsiyerde bulunuyor falan turla gitmek de çok güzeldi verimli idi. Onlar bizi disipline edip bu kadar şehri gezdirdiler. Bir cam fabrikasına gidip cam sanatını izledik. Kızgın 1000 derecelik fırında deniz mili eritiliyor. Ve bir Metal çengelin ucuna takılan eriyik madde evir çevir üfür şeklinde esere dönüşüyor. Çok kısa sürelerde.. Ferrari atı yaptı bize 5 dakikada. Ben 10 yıl denerdim nasıl yapacağim diye. Ha ha ha   (:  Cam showdan sonra atöyenin bir yanında satış bölümü var . Oradan hatıra ürünler alınıyor.Yerinden..Çok güzeldi yapılan işler. Büyük boyları haliyle taşımak sıkıntılı ve euro olması nedeniyle de ücret fazla geliyor .. Ama alacak şeyler de bulunuyor her bütçeye göre. mine taşından kenarları çiçek bezeli bir sat ve kolye uçları aldım camdan. Arkadaşlarıma ve kardeşlerimin eşlerine verdim cam işciliği kolyeleri. Bir tane de kendime aldım severek takıyorum. Nasıl yapıldığını bilerek. Nereden aldığımı hissederek. Her bir durakladığım yerden küçük bir şeyler almaya çalıştım. bana oraları anımsatması için.


Cam işçiliği takılar...




Cam fabrikasındaki usta bu ferrari atını gözümüzün önünde çok kısa zamanda yaptı.


Burano Adası

 (:





Sarhoş balıkçılar evlerini karıştırmasın ve mahallenin çocukları birbirine benzemesin diye renk renk boyanmış evleri..
danteller danteller  ( Dantel Türkiye'de de çok var. Dantel kısmı çok ilgimi çekmedi. )

 El işi dantel kumaş işler vardı dükkanlarda satılan. Ev yapımı kurabiye ve makarnaları. Küçük şirin bir Venedik Adası.. Bayıla bayıla gezdik ve yemeğimizi yedik burada.Önce bir restauranta oturduk. Balık çorbası tavsiye etmişti Pemra.. Balık Çorbası çok pahalıydı. Düşünüyorum da 50 euro acaba.. neyse indirimle bize 25 euro diyelim.. Yok dedim ben zaten değişik bir lezzet için balık çorbasına ön yargılıyım. Bu paraya içmem balık çorbası dedim. Wifi şifre istedik ve şifre şöyle bir şeydi abartısız..

 Wyu864hf543WE56%ukç4890_PıU65Rdf+f

Ahmet giremedi iki kere hata yaptı düşünün.Bir yerde yemek yemenize en büyük etkenlerden biri de wifi hizmeti. Diğer mekanda makarna söyledik kendimize ortayada balık ürünlerinden karides kalamar gümüş balığı geldi, ortaya karışık. Çok lezzetli tabiki. Burano adasında da 1 buçuk saat gezdik. Resimler çekildik. Anı yakaladık.. Harikaydı. 




Şirinliğine şu dantellerin.. ne kadar zarifler...




Dantel masa örtüleri perdeler vs.... Biz Türkler artık özümüzden koptuk. Dantelli genç evi yok artık. Ama onlar kültürlerine sahip çıkıyor. Bütün evlere ve TV üstlerine dantellerimizi sermeye var mıyız?...




Burano Adasıda tıpkı Venedik gibi.. Deniz ve kanalların içinde renli bakılçı evleri Burano Adası.

MEGA İTALYA TURU

Burano adasından döndük Venedik'e saat 22:30 a kadar gezdik gecesini gördük. daha sonra havalalanına döndük. bu kısmı en zoru idi. Uçak gece 3 de havalanacaktı. O saate kadar uyumadık.  Biraz yolculuk sırasında uyukladık.İzmir Havalanına indiğimizde gerçekden çok yorgunduk. Dönüş uçağının saati çok kötü bir zamandaydı. Olsun yine takılmadım. Tadını çıkardık. grupdaki arkadaşlarla ayak üsütü sohbetler ettik. Gezindik. Sigara içtik falan derken.. Zaman geçti. 
Çok güzel hatıralarla geçti İtalya tatili. Yaşanan en güzel en özel anlardan dı Ahmet le ikimiz için. Mutlu sonla tamamladık  İTALAYAYI ANLATIRKENDE RENLKİ RENKLİ YAZDIM. iTALYADA ÇOK RENKLİ BİR ÜLKE ÇÜNKİİ...

İtlaya görülmeye değer bir ülke. Tarihi dokusunu koruması ile geçmişi günümüze yansıtan güzel ülke Yiyecekleri de güzeldi. Fransa gibi fastfooda dayanmadık.  

Bu güzel tatili bol bol resimlerle anlattım. Çünkü resimler sözlerden daha çok şey anlatır. Tatiller sevdiklerimizle geçirdiğimiz en özel anlar. Eşimle geçirdiğimiz en özel 7 günden biriydi. Elbette yaşadığımız her an özel olsa da... Yeni bir ülke yeni bir kültürü yeni lezzetleri tattık.Kültür gezilerimizin devamının gelmesi dileğimle..... Hep tatlı bir anı olarak kalacak İtalya. 

HOŞCAKAL İTALYA SENİ SEVDİK...