26 Temmuz 2016 Salı

ÇEK CUMHURİYETİ ( PRAG )





Prag’a  20 Haziran 2016 saat 15:00 da indik. Uçak yolculuğumuz tam zamanında ve oldukça rahattı. 2 saat 10 dakikada İstanbuldan Prag’da idik. İlk işimiz Türkiye’den yaptırdığımız euroları çek Kronuna çevirmek oldu. Baktığım tüm web sitelerinde ve gezi bloklarında paranızı havaalanında change ediniz yazıyordu. Bizde Havaalanında change ettik. Ve vitrininde No comission falan yazmıyordu. İlk indiğimiz için bilemezdik. Bozdurduk oda nesi %20 komisyon aldılar. Change Ofisinde ilk kazığımızı yedik. Otobüse binmek üzere bilet almak için 100 koruna’yı makinaya verdik ve koskaca paradan geri kalan 2 madeni para düştü. Paralara baka kaldım. Elimi bir daha soktum. Göremediğim noktada para var mı diye yok.  :(  Sonra paranın değeri için odaklandığımda evet ; 70 Çek Kronum vardı. 100 tl mantığından denge tutmadı sanki eksik para hissine kapılmıştım.




Sonra Otobüs aktarması ve metro ile Prag Museum durağında indik. Şöyle bir etrafımıza bakındık. Ahmet navigasyona  baktı.Bir durak daha gitmemiz gerekliymiş  otel için. Artık taksiye bindik ve Otel Granddior’a gittik. 5 yıldızlı güzel bir oteldi. Merkezde idi. Praha 1 Nolu bölge. Her yere yürüyerek gittik. Konumu çok iyiydi. Otele valizimizi koyduk ve Prag Old Town’a gittik. Paytona binip şöyle bir romantik kısa panoromik bir tur gezindik. Meşhur Astronomik saatin önünde resim çekildik. 12 havarinin geçiş törenini izledik. 12 kukla geçiyor. Ve izleyici turistler alkışlıyor. Entarasan.. Ordan Vıltava Nehri üzerinde 1 saatlik tekne turu ile sakin sakin gezindik. Kıyı manzaralarını izleyip, serin bir içecek içip yolculuğun yorgunluğunu attık. Çok iyi geldi. Sonrasında indik Prag’da gezindik ve akşam yemeğimizi fast food yedik. SubWay çok beğenmedik..Sonra gece yarılarına kadar gezinip cafelerinde oturup insanları izledik. Hayat renkli Prag gecelerinde. Sokaklar cıvıl cıvıl. Farklı ülkelerin havasını ve gezinen insanları seviyorum. Kendimizi de seviyorum.















VLTAVA NEHRİ





2. gün sabah çok güzel bir kahvaltı ile güne başladık. En sevdiğim Avrupa tatillerinde kahvaltıda meyvelerden Ananas koyuluyorsa muhteşemdir. İlla bir kruvasan ve ananas yerim kahvaltıda. Cevizi de meşhurmuş zaten Çek Cumhuriyetinin her kahvaltıda birkaç cevizde iyi gitti yani.
Prag'da herhangi bir caddede hayatın akışı.. Bir tramvay ilerliyor.. İnsanlar geziniyor..





Pragda sokaklarda satılan ve şekerli olan bir hamur işi..Tredelnik Slovak tatlısı olan Trdelník’i Prag genelinde bulabilirsiniz. Genellikle göz ateşinde pişirilen, tarçınlı ve üstü şekerle kağlı ünlü hamur tatlısı.





 Kahvaltıdan sonra yine vurduk kendimizi Prag sokaklarına gezindik. Ve bir otobüs turu satın aldık. 2 saat gezdiriyordu şehrin önemli yerlerini ve kulaklıkla türkçe çeviri vardı. 24 dil arasında türkçe vardı. Mutluluk verici. Sistem iyi çalışıyordu. Hangi binadan bahsedecekse görüntü alanımıza girdiğinde başlatıyordu anlatmaya.Çek Cumhuriyeti hakkında genel bilgilerde verdi. Mesala asgari ücret ve ortalama gelir düzeyi. Türk parası ile aynıydı asgari ücret 1000 tl, ortalama gelir düzeyi 2500 – 3000 tl civarındaymış. Bizim ülkemizden daha gelişmiş durması sanırım nüfus az.. Sadece bizim İstanbul’un nüfusu ülkenin toplam nüfusu. Tarihi dokuyu bozmamışlar nüfusun iki katı turist çekiyorlar yaz kış.Biz de turist çekebilsek ekonomiye can verecek . Ama malasef ki turizm sürekli terör  yüzünden azalıyor.



Bir ara fark ettim ki herkesde kulaklık. Ve kulağımızdaki ses diyor ki: Şimdi solunuza bakınız. Solda gördüğünüz Vltava Nehri üzerindeki diyor vs. Herkesin kafa sola… Hoop kafa sağa..  Çok eğlenceliydi. Prag  şehrinde  panoramik gezi yapmış olduk. Sonrasında işkence müzesine gidelim dedi Ahmet ve gittik. içini gezindik. İğrenç zamanında insanlara işkence yapmışlar. İşkence araçlarını bir araya getirip nasıl kullanıldığına dair fotoğraflarla gösterime koymuşlar. İşkence aletlerini görmek için para verip giriyoruz. Ve onlar bunlardan para kazanıyorlar. Vay efendim Bir de biz Türkler yahudi soykırımı yapmışız.
Turistik Otobüs turunda GPRS’deki  anlatıcı Yahudi Mahallesini gösterip, zamanında yıllar önce yapılan soykırımı anlattı. Prag’ın  tarihinde soykırım var. Ve bunu turistlere anlatabiliyorlar. Ve kimse onları yargılamıyor. Enteresan.
Cafeleri eğlence mekânları çok renkli idi. Bir mekâna gidip oturup dans edenleri izledik Ahmet’le oldukça keyifliydi. Sohbet muhabbet yaşandı bitti 2.gecemiz de. Gece 2 de falan döndük otele.

Cumhurbaşkanlığın karşısındaki yerden manzara.. Ve olmazsa olmaz bir katedral manzarası...







OLD TOWN


3. gün Prag’da plan yapmıştım. Karlow Vary’e gideriz diye. Prag notlarım hazırdı. Otobüsle 1 buçuk saat sürüyordu bu şehir. O yüzden otobüsle gitmek için otobüs garajına gittik. Ama 3 dakika ile kaçırmıştık otobüsü. Her saat başı vardı biliyorum. Baktık bir daha ki sefer öğlen 12:00 da . Bir saat beklemek zor olacaktı. Ahmet’e hadi gidelim Tren İstasyonuna oradan belki gideriz. Burası Avrupa hızlıdır trenler dedim ve gittik. Büyük bir tren istasyonuydu. İngilizce yönlendirmeleri azdı. Ahmet biz buradan bileti alıp da gidemeyiz dedi. Ama sorarak bakınarak bulduk gişeleri ve biletleri aldım Karlow Vary için. 11:27 geçe kalkacaktı tren. Ve tren gelinceye kadar Ahmet internetten Karlow Vary’e baktı ve 3 saat sürecek dedi. Ne dedim. O kadar olamaz. Vallahi o kadar dedi. Kararsız bir şekilde trene bindik. Bindik ama Ahmet’e diyorum şu kompartımana oturalım. Yok diyor gel gel. Vagon vagon gezdik. Sonrada vazgeçtik indik. Biletleri yaktık. Ben dedim biletlerin ücretini geri isteyeceğim. Ahmet vermezler boşver dese de gittim gişedeki görevliye sordum. İnformation’a yönlendirdi. Oradaki görevliye anlattım. Çat pat İngilizcem ile. Oda bana cezalı olarak alırsın yarısını veremeyiz dedi. Okey dedim. Bir biletimin ücretini geri aldım.600 koruna idi. Türk parası ile kişi başı 35 tl. Tren istasyonun bahçesine çıktık ve yeni plan yaptık. Prag’daki Pekin Tepesine gidecektik. Çakma Eyfel Kulesi vardı. Şehir manzarasına bakacaktık. Ahmet hemen internet nasıl gideceğimize hangi durakta ineceğimize baktı. Full internet, navigasyon ve çeviri programı ile başımızı kurtarmamak mümkün değil. Kimseye yol sormadık. Hatta bize sordular(:

Metro ile gidecektik ve bilet alacaktık. Bilet alırken dedim ki şu 16 koruna olanlardan al dedim. Bir seferlik bineceğiz nasılsa diye. Ahmet de alırken yanlışlıkla 4 kere tuşlamış. 4 tane bilet aldık. Çantaya koyduk. Metro gişelerinden geçerken biletin birini bastım. Diğerlerini basmadım. Ahmet bassana benimkini de dedi. Basmadım. Aman soran olursa nasılsa biletimiz var gösteririm dedim. Metroya bindik ve biner binmez kapılar kapanınca bir iri yarma erkek görevli başımızda belirdi. Bir şeyler diyor. Anladım bilet soruyor. Hemen 2 bilet verdim eline. Baktı hayır dedi bunlar olmaz. Diğer fazladan aldıklarımızı da verdim. 4 tane bilet!!! Ne dese ( theese child ticket) bunlar çocuk bileti. Yanlışlıkla çocuk bileti almışız. Bizi metrodan indirdi ve pasaport dedi. Bir an vermesem mi acaba dedim. Ceza kesecek anladım. Sonra pasaport yanımda değil desem belki de bizi karakola götürecek. Bir anlık aklımdan geçenler. Hemen çıkardım pasaportları verdim. Artık para almadan pasaportları vermedi. Affedin yanlışlıkla oldu. 4 tane çocuk bileti falan filan yok. Parayı almadan bırakmayacağı belli idi. Yeterli İngilizce olmayınca tam olarak ifade de edemedim kendimizi. Ahmet verdi parayı ellerine pasaportlarımızı aldık. Ve paranın karşılığında makbuz vermiyorlardı ki. Ahmet isteyince minik bir kupon kâğıdı gibi belge düzenleyip verdi. Biraz moralim bozulmadı değil. Ama yine de yola devam ettik. Tatildeyiz ne de olsa. Ahmet paraya önem vermeyen biri olduğu için sıkıntı yok.
Çakma Eyfel Kulesinin altında oturup soğuk içeceklerimizi içip biraz rahatladık yeşillikler ve sakinlik içinde. Pekin tepesinde gezinip feniküler ile çıkmıştık tepeye yine feniküler ile geri indik. Keyifli bir tepe çok büyüktü. Her yerini gezemedik. Kuleye de çıkmak istemedik o kadar merdiven gözümüzde büyüdü. Daha sonra pekin Tepesinden feniküler ile indik ve yürüyerek Prag merkeze OldTown’a kadar geldik. Vltava nehrine bakarak Prag kalesine bakarak  yürümek çok keyifli bu şehirde.

Her yerde klasik müzik konserleri var. Fiyatlarda önden arkaya doğru 70 euro ile 20 euro arasında değişiyordu. Çok uygun aslında aklım o mekânlarda klasik müziklerde kaldı. Ama sokaklarında klasik müzik çok dinledik. Çok sanatla iç içe. Tam Klasik müzik mekânının önünden geçiyorduk yarım saat sonra başlayacaktı ama birbirimize baktık ve yorulmuştuk. Üzerimizde short  tşört de olunca  otele gidip yatıp biraz dinlenmeye karar verdik. Ve günler burada uzun…… Hava gece saat 22:00 da kararıyor. Dinlendik odamızda birkaç saat ve sonrasında çıktık.

sokak müzisyenlerine bayılıyorum Avrupa'da her zaman farklı her zaman mükemmel..



 İyi bir yemek yemek istedi Ahmet Forsquare’den baktı ve bir kasap buldu. Nase Maso adlı mekana gittik etimizi seçtik. Ben overcooked overcooked diye üstüne bastıra bastıra söyledim. Ahmet’in eti kocaman kemikli bir beef idi. Soğuk havada bekletilmiş olanlardan yağlı falan .. Ben de gayet yağsız bir et seçtim ve çok çok pişirin diyince benimkisi lezzet olarak daha düşüktü. Ahmet’in etinden de tadına baktım. İçi kırmızı ama yumuşak ve lezizdi. Muhteşemdi onları da yedik. Ve gece meydanlarda oturduk gezindik en son WENCESLAS SQUARE da bir cafede oturduk ve hayatın akışını izledik uzun uzun. Sokaktan geçen kişileri izlemek çok keyifli oluyor. Bir gece mekânına girip şöyle bir göz attık ve yok dedik gidelim otelimize ve geri döndük.



4. Prag Günü.. Yine bol Ananaslı güzel bir kahvaltı….. Çok güzel omlet yapıyorlardı isteğe göre Ahmet ıspanaklı mantarlı omlet yaptırdı bol peynirli falan. Çok başarılı. Kahvaltımızı yapıp son veda turuna çıktık Prag’a  kimseye hediye almadık. hatta kendimize bile hatıra bir ürün almamıştım. Çocuklara 4 tane Prag aynası aldım.
 3 Tane Astronomik saat minyatürlü su fanusu aldım. Hepsi bu idi. Sadece son anda bir ayakkabıcı önünden geçerken beyaz yazlık bir bot dikkatimi çekti ve o botu aldım. Çok da beğendim sonrasında… Birde gümrük çıkışlarında eşe dosta rica edenlere  alkollü içecekler aldık.
Biz tatile gidiyoruz. Dönüşte bizden hediye bekleyenler o kadar çok oluyor ki bu yanlış bir beklenti. Ben alışveriş yapmak için zamanımı AVM’lerde harcamak istemiyorum. Bir çok hediye için bütçe ayırıp bir de onları taşımak istemiyorum. Bu farklı bir yerlere yapılan seyahatler sonrası  hediye beklentisi kalksın lütfen. Sonrasında bir baktım Ahmet’e uzaklardan bir arkadaş bile whatappdan oğlum bizim viski nerde? Viski almadan gelme yazmış. Bir çok kişinin beklentisi oluyor maalesef..

Son gün olması sebebi Onların bir hamurlu yiyeceği var çevrile çevrile pişen, içine nutella sürüyorsun yâda dondurma dolduruluyor ondan yiyorsun son gün onu da yedik. Otele dönüp sonraında havalimanına gitmek üzere valizimi alıp yola koyulduk. Önce metro sonra otobüs ile havalimanına gittik. Hatta metro çıkışında Suudi bir çocuk bir takım kravat görevli ile çata çat kavga ediyordu. Oda pasaportu kaptırmıştı. Onun bileti indiğinde 3 dakika geçmiş. O yüzden elinden almışar pasoportunu. O en sonunda kazandı ama vermedi parayı ve pasoportunu geri aldı. Ve tebrik ettim sonra onu. Bizim başımıza geleni anlattım. Çek Cumhuriyetinin insanını hiç sevmemiş. Türkiye geri döneceğim. Yaşamaya gelmiştim vazgeçtim dedi.(: İngilizce konuşuyordu çok iyi. Anladım ki yeterince dilim olsaydı bende belki daha çok savunabilirdim hakkımı. Ama no problem. Muhteşem bir tatildi. Eşimle beraber geçirdiği mükemmel 4 gün idi. Aşkımızı tazeledik. El ele kola gezindik. Çocuklarımızı özlesekte bize çok iyi geldi. Seyahat özgürlük. Ve biz her sene bu özgürlüğü yaşayabiliriz inşallah. Farklı ülkelerde farklı hayatın akışını izlemek çok keyifli. Biz bu konuda Ahmet’le hem fikiriz. Yeni coğrafyalarda  farklı hatıralarda buluşmak üzere…  Hoşcakal Prag.



 Domuzcuk dönüyor. ve çok afilli sunumlar yapıyorlar.




Geri dönüş anı. açık bir gökyüzü ve net görünen bir yeryüzü...
Yeni yerler görmek ve dünyayı gezebilmek umuduyla hoşçakalın... 

15 Haziran 2016 Çarşamba

Kapadokya Gezimiz



KAPADOKYA VE BİZ... PAŞABAĞI PERİBACALARI.
Doğa harikası..ne kadar mistik ve egzantirik doyamadım ben peribacalarına..


28 Nisan 2016 perşembe akşamı otobüsle Muğla'dan Nevşehire gezimiz başladı. rahat geçen bir yolculukla Ürgüp'e vardık. Stone Consept  Hotel'de kahvaltımızı yaptıkdan sonra heyacanla peribacalarını görmeye Paşabağından başladık.





Nazar değmesin ne bize ne de Kapodoya peribacalarına...









Ihlara termal Otek Çıkışı arkamızda siluetde Hasan Dağı ve söze hacet bırakmayan bir kare.



Demiral Ailesi.

Ana kız


Baba oğul






Avanos - Göreme yolundan Zelve istikametine döndükten bir süre sonra Zelve'ye varmadan hemen önce Paşabağ Vadisi'ne gelirsiniz. Kapadokya bölgesinde yol üzerlerinde nerede hediyelik eşyalar satan yerler veya parketmiş otobüsler görürseniz orada mutlaka ilginç birşeyler vardır. Paşabağ Vadisi de böyle biryerdir. Kapadokya bölgesinde benzersiz olan mantar formundaki enteresan Peribacalarının bulunduğu Paşabağ Vadisi aynı zamanda da Peribacası oluşumu ve gelişiminin de en iyi gözlenebildiği yerlerden birisidir. Ayrıca yürüyüş yolları da peribacalarının arasından geçtiği için burada yürüyüş yapmak da oldukça zevkliydi.
Çocuklarımla gittiğimiz ilk kültür gezimizdi ve oldukça keyifli geçti.


Avanosda bir yer altı restaurantında güzel bir testi kebabı ile midemizi ve ruhumuzu şenlendirdiğimiz bir an.



 Kapadokya eskiden güzel atları ile ünlüymüş ama bu karede bir eşek var en azından.. (:

IHLARA VADİSİ
Ihlara VadisiHasandağı'volkanından püskürtülen lavların akarsu aşındırması sonucunda oluşan cemal şekilli bir vadidir. Melendiz çayı, milyonlarca yıllık bir sürecin sonunda, 14 kilometre uzunluğunda ve yüksekliği yer yer 110 metreye ulaşan kanyon görünümlü bu vadiyi meydana getirmiştir. Bu çatlaklardan yol bulan kanyonun bugünkü halini almasını sağlayan Melendiz çayına ilk çağlarda Kapadokya ırmağı anlamına gelen "Potamus Kapadukus" denilmekteydi.
14 km uzunluğunda ki vadi Ihlara'dan başlar, Selime'de son bulur. Vadinin yüksekliği yer yer 100 –150 m dir. Vadi boyunca kayalara oyulmuş sayısız barınaklar, mezarlar ve kiliseler bulunmaktadır. Ihlara vadisi'nde kiliselerdeki süslemeler 6. yüzyılda başlayarak 13. yüzyılın sonuna kadar devam etmiştir.
Bazı barınaklar ve kiliseler yeraltı şehirlerinde olduğu gibi birbirine tünellerle bağlantılıdır.


                                           Ihlara Vadisinde bir çay bahçesinde mola.. 



DURALLAR VE DEMİRALLAR HEP BERABER...


KONYA
 Ve gezinin son durağında Konya'ya uğradık. Mevlana Türbesini gezip felsefesini hissetmeye çalıştık. ne kadar büyük bir şehirdi Konya... Görülesi bir şehir.



Hamdım Piştim Yandım.

Gel, gel, ne olursan ol yine gel İster kafir, ister mecusi, ister puta tapan ol yine gel Bizim dergahımız, ümitsizlik dergahı değildir Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel

"Sevgide güneş gibi ol, dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi ol, hataları örtmede gece gibi ol, tevazuda toprak gibi ol, öfkede ölü gibi ol, her ne olursan ol, ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol"

"Nice insanlar gördüm, üzerinde elbisesi yok Nice elbiseler gördüm, içinde insan yok"
Ne güzel söylemiş  1250 li yıllarda.......