Hep Tübitak'la ilgili bir toplantı bir oluşum içinde yer almayı arzu etmişimdir... aslında TÜBİTAK'da bir bilim kadını olmayı da çok isterdim.. Şartlar içerisinde bu kadar olabilmişim... Şükreden bir millet içinden çıkan ben.... Halime şükrediyorum elbette.. Olduğum konumdan rahatsız değilim elbette...Sağlık Müdürlüğü olarak 3 arkadaş uçağa atladık ve Ankara'nın yolunu tuttuk.Benim iş gereği katıldığım ilk il dışı iş eğitimim idi.
Kurum konaklama durumlarını ayarlamadığı için .. kendimiz Tunalı Otel'de kaldık.Tunalı Hilmi caddesinde 3 yıldızlı bir otel... Odalar gayet iyiydi.. kahvaltısı 3 yıldız olamasına rağmen... En ucuz yıldızsız bir otel standardında idi. Açık büfe ama çeşit minimum düzeyde.. Fakat güvenli olması en iyi tercih nedeni... Otelin yan tarafında ki Starbucks kahvesinden gelen kahve kokuları tüm oteli kaplamış durumda idi.. gece 12:00 da otele girdik ve karşı koyulmaz bir kahve kokusu... Hemen aşağıya inip birer kahve içtik Yeliz'le ben ... Yumuşak bir kahve tercih ettik uykumuz kaçmasın diye...
Sabahında Ankara TÜBİTAK binasına adım attık... Değerli konuşmacıları dinledik... Konuşmacılar arasında en çok hayran olduğumuz kişi Prf. Dr. Ahmet Çevik TUFAN idi.. Engin bilgisi ve sosyal zeka ve ballı sohbeti ile bizleri büyüledi.. Ahmet Hocanın annesi babası da profesörmüş. Eşide genetik profesörü.. Yeliz dediki: Şükriye ablacım bu adamın genlerinde var.. Çocukları da profesör olur dedi... Ki Yeliz'e katılmamak elde değil. :) :) :) Renkli geçmişinden anılarını da paylaşması çok hoşuma gitti.. Buradan saygılarımı da sanallıyorum ona... :)
Avrupa Projeleri, TÜBİTAK Projeleri hakkında bilgiler verildi..
TÜBİTAK Projlerinin olmazsa olmazı AR-GE olması...
Fikrin oluşturulmasında Özgünlüğün önemi ...
Dünya literatüründe konu olmalı olcaksa proje konusu...
Tıp alanında icatlar yenilikler, değişimler..
Yürütücü, araştırmacı, raportör olabilmek,
Fikir iyiyse, doğru kurgu olmalı..
TÜBİTAK'da çağrılı programlar
Toplumsal sorunlara çözümler önceliğinde yer alan 7.4 milyar euro'luk bir bütçeden bahsedilmesi beynimiz de yeni ufuklar hissedildi. Ama TÜBİTAK'a bir proje kabul ettirmenin büyük bir prestij olduğu kabul edilirse, bu prestije ulaşamayacağımı açıklayayım buradan...
Ankara daki binaların ışıklandırmasına hayran kaldım. Büyükehir görüntüsünden uzak kalınca iyi geldi.
Eğitim den sonra Tunalı Hilmi Caddesi ağırlıklı olmak üzere..Kızılay meydanı, Sakarya Caddesine gittik. Kızılay İş Merkezinin en üst katındaki cafede Ankara manzaralı bir içecek içtik.. İçecek derken maden suyu.... :( Anıtkabir ışıl ışıl karşımızdaydı.. Gece şehrin ışıkları... güzeldi..
Ankara çok sevdiğim alışık olduğum bir şehir değil.. Başkent olduğu için saygı duyuyorum..
Geri dönüş uçak yolculuğumuz türbilanslı ve uzun sürdü.. Rüzgardan dolayı inemedik. Yolculuk uzadı.. Ahmet cep telefonundan Uçak radar uygulamasından an be an nerelerde olduğumuz takip etmiş.. Allah korusun düşsek bulacak bizi.. Datça da denizin üzerinde dolaşıp durmuşuz... Sonunda 45 dakika havada fazladan gezdikten sonra hava alanına inebildik. Hostesler dedi ki.. neredeyse İzmir Adnan menderes hava alanına inecekmişiz. Fakat hava muhalefeti yüzünden İzmir de inişleri kapatınca.. Bodrum Hava alanına inmek durumunda kalmışız... Yoksa Ahmet'le Sabit bekle bekle ağaç olacaklardı.Uçaktan indik skandal devam ediyordu.. Yoğun yağış altında Muğla'ya dönüş yavaş ve sıkıntılı oldu.. her an acaba sel mi gelir kaygısıyla ilerledik... Yollarda zaman zaman dağdan inen çamurlu taşlı su akıntıları yolları kaplamıştı... yanlarda ki oluklardan haldır haldır akan sular da gerilimi arttırıyordu... neyse gece saat 03.00 de eve girince Ankara macerası sona erdi.. Önemli olan bir olayın içine sinmesidir..Ankara'ya gidişimi içime sindirmeyen, beni gereksiz yere üzen, çevremdeki kendimin seçmediği etrafımda olmak zorunda olan şahsiyetler.. Beni de çok üzdünüz... Umarım siz de yeri gelir üzülürsünüz.. Yaptığınız ilk heyacan sizinde içinize sinmesin... Böggggg... nefretimi de kustum.. iyi oldu... :)